KONSER GÜNLÜĞÜ: SHE DREW THE GUN

KONSER GÜNLÜĞÜ: SHE DREW THE GUN



  İş hayatımın olumsuzlukları yüzünden blog yazmaya devam edememiştim. Aslında ülke yüzünden hale dışavurumculuk akımın etkisinde olan filmlerdeki karakterler gibiyim... Neyse bu blogumda artık sanat,sinema,müzik,konser, sosyal medya ve eleştiri konuları yani her şey olacak. Bunun için adını ''İçerik Canavarı'' olarak değiştirdim. Artık küçük konser deneyimimden ve yeni tanıştığım grup hakkından bilgi vermek istiyorum.



  
  4 Ekim akşamı arkadaşımdan gelen sürpriz mesaj beni aniden harekete geçirdi. O gün acılar içinde kıvranırken Bayblon'da gerçekleşicek konsere biletim var demesiyle aniden yerimden fırladım. Grubun profilini bana attı.Grubu duymamıştım ama iyi ki gittim ve tanıdım diyebilirim. Konser Bomontiada'nın içerisinde Babylon sahnesinde gerçeleştirilcekti. Bomontiadanın ise kendine ait farklı etkinlikleri vardı. Bu yüzden mekan aşırı kalabalık, insanlara çarparak Babylon mekanına girmeye çalıştık. Babylon konser mekanı oldukça az kişi vardı. Biletler de o kadar pahalı değilmiş! Ama bence sanki bizbize özel bir konserdi. :) En önde yerimizi alarak müziğin tadını çıkardık.






Müzik türleri; Pysych-pop

  Gitarist ve şarkı yazarı olan Louise Roach önderliğindeki Liverpool çıkışlı grup ''She Drew The Gun'', 2016 yılında ''Glastonburg Festival Emerging Talent Competition''da birinci olduktan sonra ismini duyurmaya başladı.



  
  Müzik üretim sürecinde Malvine Reynolds, Kurt Vonnegut, Marge Piercy, Toria Garbutt, Kate Tampest, Nadine Shah ve Courtney Barnett gibi müzisyen, yazar ve şairlerden ilham alan Roach; şarkılarında sistem karşıtı, politik söz yazımının yanı sıra rüya etkisinde, hipnotik, yer yer karanlık bir psikedelik pop sound'u sunuyor. Feminizm sözler ve geçmişten günümüze ve geleceğimize dahil birlikteliğin gücünü ve barış, sanat ve sevgi dolu bir direnişi düşünmeye davet ediyor. 





  Şarkıların sözleri dinleyicilere hikayelerine ortak olmaya davet ediyor. Orada bir yerde bizim gibilerin olduğu bir gezegen var gibi... Ayrı dilleri konuşsakta aslında anlatığımız şeyler aynı, yaşamak istediğimiz ve var olmak istediğimiz bir hayat hepimiz için ortak bir hedef değil midir?
Bu gibi grupların olması dinleyicilere yani bizlerin derdini anlatan tabii bunu müzikle bütün dünyaya duyurmak gibisi yok. Giderek teknolojinin bizleri robot bir insana dönüştürdü. Duygularımızı sadece sosyal medyada gösteriyoruz. Yapay bir duygunun içinde varolmaya çalışıyoruz. Şu an yani bizden sonraki nesilerin sadece dijital dünyada varoldukları sanmaktadır. O yüzden etrafınızı bakmak için telefon değil gözlerinizle bakın. Gözlemlediğiniz bu şeyleri defterinize aktarın.... Aktarın ki sanata dönüşsün ya da ortak bir payda da buluşalım...


Yorumlar

Popüler Yayınlar